1554 – Kahve ve kahvehane yasağı
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Türkiye’ye Halep ve Şam’dan gelen kahve, kısa sürede sosyal yaşamın bir parçası olmuş, ilk kahvehane 1554 yılında açılmıştır. Kahvehaneler giderek çoğalmış, insanların uğrak noktası olmuş, kahve önce ulema tarafından hoş karşılanmamış ve yasaklanmış ancak sonra payitahtın tanınmış uleması ve şeyhleri kahve müdavimlerini hoş görerek yasağı kaldırmıştı.
Dördüncü Murad zamanında tütün ve içkinin yasaklanmasının ardından “kahvehanelerde devlet aleyhine konuşmalar yapıldığı” düşünülerek tüm kahvehaneler kapatılmış ve faaliyetleri durdurulmuştu. Yasağa rağmen kahvehane açanlar bazı kişiler idam edildi. İkinci Mahmud döneminde, yeniçerilerin toplanma ve buluşma yeri olmaması için kahvehane yasağı bir süre daha sürdürülmüş ancak birkaç sene sonra bu yasak kaldırılmış ve tarihe karışmıştır…
Kadınların Eyüp’te kaymakçı dükkanına girme yasağı
6. yüzyılda özellikle Eyüp semtinde yer alan kaymakçılar büyük bir şöhrete sahipti. “Türbe ziyareti bahanesiyle bu kaymakçı dükkânına gelen bazı kadınların önceden anlaştıkları ve tanıştıkları erkeklerle buluştukları” yönünde bazı iddia ve şikâyetler üzerine bu durum Eyüp Kadısı tarafından hükûmete şikâyet edilmişti. Kısa bir süre sonra 1573 tarihli bir yasak geldi.Eyüp Kadısı’na gönderilen ferman şöyleydi:
“Kaymakçı dükkânlarına bazı nisa taifesi kaymak yemek bahanesiyle girip oturup namahremler cem’olup hilafı şer’ işleri vardır diye Müslümanların haber verdiklerini bildirmişsin; bu babda ihmal caiz değildir; kadınlar kaymakçı dükkânlarına gitmeyecektir, gelen kadınların dükkâna alınmamasını dükkân sahiplerine şiddetle tenbih et, tenbihini dinlemeyen ve dükkanına kadın müşteri alan dükkân sahibini muhkem cezaya çarptır.
© Copyright 2013TÜM GALERİLER
1580 – Kadınların, kayıklara erkeklerle binme yasağı
1580’den İkinci Abdülhamid döneminin sonlarına kadar süren bir yasaktı. Yasağın konulmasına “bazı kadınların kayıklarda, önceden anlaştıkları erkeklerle buluşması” sebep olarak gösterilmişti. Bazı kayıkçılar bu yasaklara uymadığında “erimdir dedim aldım” diyerek kendilerini savunurlar,
Üst yetkililerden kayıkçı kahyasına ve bostancıbaşıya sık sık uyarılar ve emirler gelirdi. Kadınların, Haliç ve Boğaziçi iskelelerine dolmuşa işleyen kayıklara bile erkekle binmesi yasaktı. Bu yasaktan sadece ihtiyar kadınlar, dolmuş şeklinde işleyen kayıklara binmeleri kısıtlamasıyla kısmen nasibini almıyordu.
Kayıkçılar kahyasına gönderilen fermandan birkaç satır:
“Bundan evvel de tenbih edilmişti; taze avretlerin levend taifesile kayığa girip gezmelerine mani ol ve bu hususu bütün kayıkçılara tekrar tekrar tenbih et.”
Çingenelere ata binme ve kısrak besleme yasağı
Çingenelerin yollara ve bellere inip fesat ve şenaat işledikleri sebep gösterilerek 1595 yılında Divanı Hümayun’dan İstanbul Kadısı tarafından Çingene subaşısına gönderilen fermana göre Çingene halkının büyük şehirlerde ata binmesi, atla dolaşması ve kısrak beslemesi yasaklanmış, bu yasak Rumeli bölgesinde de uygulanmıştır.Yasağın metni şöyledir:
“Çingene tayfasının ata binmesi ve kısrak beslemesi yasak edilmiş olup lazımgeldikçe eşeğe ve arabaya bineceklerdir; muhalif hareket edenler siyaset olunurlar. Ona göre tenbih ve ilan eyleyesiniz. Sene 933.”
Hamama giden gayrimüslimlere nalın giyme yasağı
Hamamlara giden, Osmanlı tarihinde “gayrimüslim” ve “zımmi” olarak tanımlanan Müslüman olmayan (Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani vb. gibi) Osmanlı yurttaşlarının, Müslümanlardan ayırt edilmesi için çıkartılan bir yasağa göre gayrimüslimlerin nalın giymesi yasaklanmış ve nalınsız gezmesi uygun görülmüştür.
Ancak Müslümanların da tercihen nalın giymeme ihtimali karşısında bu yasak zayıflayınca, fermana yeni ve garip bir madde eklenmiş, gayrimüslimlere verilecek peştemallara, alameti farika olarak birer demir halka takılması uygun görülmüştür
Arnavutlara hamam tellakı olma yasağı
Osmanlı’da Lale Devri’nin sonunu getiren meşhur 1730 Patrona Halil İsyanı’nın lideri olan Horpeşteli Arnavut Halil, Bayezid hamamında çalışan bir tellak olduğu için, olası yeni bir isyanı önlemek adına, o tarihlere kadar İstanbul hamamlarının tamamında tellaklık görevi yapan Arnavutların, artık tellak olmaması yönünde bir yasak yürürlüğe girmiştir.Konaklardan yalılara, yalılardan konaklara taşınma yasağı
Üçüncü Selim döneminde ortaya çıkan bu yasak, Tanzimat dönemine kadar yürürlükte kalmıştır.
Yazın, kendi mülkü olan veya kira ile tuttukları yalılara canlarının istediği zaman taşınamazlar ve mevsim sonu, keza canlarının istediği zaman şehirdeki konaklarına dönemezlerdi. Hükûmet, herkesin, o yazı, Boğaziçi’nin hangi köyünde veya Haliç’in hangi tarafında oturacağını önceden öğrenir, o yılın havalarına göre, nihayet bir gün yalılara göç müsaadesi çıkardı.
Evlerde yemek çeşidi yasağı
1821’de Nişancı Halet Efendi’nin girişimiyle İkinci Mahmud tarafından uygulamaya konulan bu yasağın çıkış nedeni israf olarak gösterilmişti. Gerekçe olarak ise devlet erkanının eğlencelerini, ayrıca konaklarda ve yalılarda gerçekleştirilen olarak gösterilmişti. Gerekçe olarak ise devlet erkanının eğlencelerini, ayrıca konaklarda ve yalılarda gerçekleştirilen dondurmalarla ve meyvelerle donatılan ve Osmanlı aşçılarının hünerlerinin ortaya konulduğu sofraları göstermiştir.
Bu yasağın kısaltılmış yazılı sureti şu şekildedir:
“…İsraf günahtır, bundan böyle evlerde nihayet beş türlüden yedi türlüye kadar yemek pişirilebilir, yedi türlüden fazla yemek pişirtilmeyecektir.
İstanbul’a bekâr erkeklerin girme yasağı
17. ve 18. yüzyıllarda İstanbul’da kefilsiz oturmak yasaktı. Ancak “İstanbul’a, Rumeli’den ve Anadolu’dan gelen bekâr erkeklerin, kaldıkları han ve odalarda fuhuş yaptıkları, şehirde kan döküp kavga ettikleri, askeri darbelerde silaha sarılıp çeşitli ayaklanmalara katıldıkları, kargaşa sırasında çarşı ve pazarları yağmaladıkları” yönündeki yaygın kanaat nedeniyle 1826’da çıkan ferman ile bekâr erkeklerin şehre girmesi yasaklanmıştır.
Kiliselerde çan çalma yasağı
Osmanlı döneminde kiliselerdeki çanlar kaldırtılmış,çan çalınması yasaklanmıştı. Bu yasak, 1856’ya kadar devam etmiş, bu tarihten sonra, kiliselere çan kuleleri yaptırılmış ve kiliselerde çan çalınmaya başlanmıştır.
Ekstra: Bekçilere davul çalma ve kahvehanelerde oyun oynama yasağı
1821 yılının Ramazan ayında, geceleri bekçilerin davul çalması, mani ve türkü okuması, kahvehanelerde tavla, dama ve satranç vb. gibi oyunlar oynanması, meddahların hikâyeler anlatması yasaklandı.Bu yasağın sebebi aynı yıl İstanbul’da yaygınlaşan veba salgını için bir nevi önlem alma olarak gösterilmişti. Ancak Ramazan ayında 3 bine yakın İstanbullunun veba salgınından dolayı ölmesinin önüne geçilememişti…